Damızlık Kızın Öyküsü - Margaret Atwood - Kitap Yorumu
Kolayca ulaşılabilecek küçük hedeflere sahip olmak iyi bir şey...
Nobel Edebiyat Ödülleri listesinde en büyük favorilerdendi Atwood. Kanadalı yazar 81 yaşında ve tüm dünyada çokça sevilen çokça okunan bir kalem ben de okumaya geç kaldığımı düşündüğüm için elime aldım Damızlık Kızın Öyküsü'nü.
Yıllardır sosyal medya hesaplarında herkesin çok büyük övgüyle bahsettiği, hatta ağlaya ağlaya okuduklarını söyledikleri, başucu kitabı ilan ettikleri bir kitap olduğu için de çok büyük hevesle başladım bu "feminist" öyküye.
Blogumu düzenli okuyan arkadaşlarım bilirler az sevdiğim yada sevmediğim kitapları yazmam pek, benim anlamadığım bir şey vardır mutlaka diye düşünürüm. Ama bu sefer sevmediğim daha doğrusu fazla abartıldığını düşündüğüm Damızlık Kızın Öyküsü'nü anlatacağım biraz.
Kitap boyunca; bir kaç gün geriye, günümüze, yıllar öncesine gidişleri olan bir kadın var. Kitabı hiç araştırmadan başladıysanız bir evde 2 başka kadın, Komutan, Komutanın karısı ile birlikte yaşayan bu kadın kimdir ve neden bu evde, onunla zorla birlikte olan bu Komutan kim anlamanız mümkün olmuyor. Kitabın tam yarısında açıklıyor kadın durumu ; bir süre önce başkan vurulmuş, ordu sıkıyönetim ilan etmiş , yönetim el değiştirmiş kadınlar işlerinden çıkartılmış, banka hesaplarına el konulmuştur. Kadınlar gruplara ayrılmış çocuk doğurabilecek olanlar Komutanlara verilmiştir. Tek bir görevleri vardır bu kadınların "çocuk doğurmak"
O zamana kadar kocası , kızı ve kedisiyle yaşayan, sevdiği bir işi olan kahramanımız da artık böyle bir evdedir. Hikaye onun tarafından anlatılmaktadır.
Konuşma işaretleri olmaması ve zaman geçişlerinin karmaşıklığı nedeniyle kahramanla duygusal bağ kurmakta zorlandım. Ama en zorlandığım kısım kitabin dili oldu. Bazı sayfalarda cümlelerin büyük bir kısmının devrik olması ve sanki birbiri ile bağlantısız cümleler olması ve hiç kullanılmayan kelimelerin bolluğu, bazı sayfaların son derece akıcı ve düzenli olması ne yazık ki kitapla bütün bağımı koparttı. İki çevirmen olmasından mı kaynaklanıyor yoksa orijinal metin mi böyle bilemiyorum.
Ülkemizde son yıllarda distopyaya karşı merak ve ilgi olması nedeniyle sanırım çok okunan bir kitap ama şunu sormak istiyorum nereye göre distopya ? Yazarın kendi ülkesi Kanada, Amerika, Kuzey Avrupa , Avusturalya için mesela evet distopya ama ya bizim coğrafyamızda? Nikahlı eşinin çocuğu olmadığı gerekçesiyle onlu yaşlarda babası yaşında erkeklere sırf çocuk doğursun diye kuma olarak gönderilen çocuk gelinler, 15-20 hanelik köyde okul olmadığı ve yollar kış boyu kapandığı için yakındaki ilçeye okula gidemeyenler, hayat boyu yaşadığı köyden başka bir yer görmeyen dünyanın köyün son evi ile bittiğini sananlar... Bu gerçekler varken bu kitabı distopya diye okumak gerçekçi mi?
Tüm bu gerçekler varken ilk başta yazdığım gibi fazla abartılan bir öykü ve bence yazarı tanımam için yeterli değil bence . Mutlaka başka bir kitabını okuyacağım.
Sevgiler
Sevim
19 Yorumlar
Ben kitaba ismi yüzünden bile ısınamadım. Çok bahsediliyor ama hiç merak da etmedim. Konuşma işareti olmaması ve karmaşık geçişler bence önemli bir sorun. Bazı kitaplar abartılabiliyor gerçekten.
YanıtlaSilyani kitap kuzey Avrupa için, Kanada için çok uçuk bie kurgu olabilir vaww yazar nasıl düşünmüş denenilir ama bu coğrafya için o kadar olağan ki o yüzden bana abartılı geldi işin açıkçası
SilYazarın Tufan Zamanı adlı kitabını okumuş ve çok sevmiştim ona bir bakın isterseniz. Elinize sağlık.
YanıtlaSilbu kadar önemli bir yazarın mutlaka bir iki kitabını daha okuyacağım tek kitapla ilişkimi kesmek istemiyorum
SilBöyle çok fazla konuşulunca bir kitap bana niyeyse antipatik geliyor, okumaktan kaçınıyorum. Bunun konusu da içimi daralttıydı, anlatım da dediğin gibiyse hiç işim olmaz :)
YanıtlaSilBence beğenmediğimiz kitapları da söylemeliyiz :)
ya Handancım şimdi kalkıp biri diyecek ki yaa sen kimsin de Atwood beğenmiyorsun o yüzden işin açıkçası çok kötü şeyler yazmak istemiyorum
SilBen de okumadım henüz. Dizisi de epey popülermiş sanırm.
YanıtlaSildizi biraz daha ilgi çekici olabilir herhalde
Silokumadım, dizisini izledim, devamı da geliyor hep dizinin, son 20 yılın en iyi dizileri arasına girdi :)
YanıtlaSilYani diyorum ya kuzey avrupa.avusturalya waaww der de ac bir gunduz kusagi programi aynı seyleri görüyorsun. O yuzden konu beni etkilemedi ama bence kitabın dilinde de sorun vardi
Silbu kitap tarafımdan henüz okunamadı ama elimde ve okunmayı bekliyor, o sebepten yorumuna fikir beyan edemeyeceğim, teşekkür ederim paylaşım için, beynimin bir köşesine bir çentik daha atmak suretiyle katkıda bulunduğun için de ayrıca, tamam okuyacağım :D
YanıtlaSilOkuyunca mutlaka yorumunu yaz merak ettim.
SilKitabını okumadım, dizisini de izlemedim. Hiç ilgimi çekmiyor. Bu tarz bir distopya istesem üçüncü sayfa haberlerini okurum. Bu kitapta anlatılanlardan daha ağırları yaşanıyor bazen.
YanıtlaSilbizim coğrafyamız için gerçekten distopya değil zaten..
SilKitabı bana niyeyse hiç davetkar gelmiyordu, kestirmeden dizisini mi izlesem diye düşünmüyor değilim. Ama yazarın başka bir kitabına bende bakacağım mutlaka.
YanıtlaSilyazarın nobelde adı o kadar çok geçmese benim de belki ilgimi hemöen çekmezdi . ama sosyal medyada insanlar ağladıklarını falan yazınca merak etim
SilSevimciğim böyle açık yüreklilikle söylemek gerekiyor kitabın biz de bıraktığı izleri. Sen bu işi çok çok güzel, çok orantılı yapıyorsun bence. Şu da bir gerçek ki en güzel çeviri bile orijinali gibi olmuyor. Edebiyata düşkün profesör bir hocamız vardı. Klasikleri sırf orijinal dilinden okumak için altı yedi tane yabancı dil öğrendi ve okudu da😊🤗🤚
YanıtlaSilböyle bir yazarı sert bir şekilde eleştirmek zaten haddim olamaz dediğim gibi ben İsveçli biri olsam belki de hayran olmuştum nasıl bir hayal gücü falan demişim :)
Silçevirileri çok eleştirdiğim için daha fazla bir şey yazmadım artık :)
Her kitapçıya gittiğimde gözüme takılsa da elim gitmedi hiç, dramatik olduğunu düşündüğüm için adından ötürü. Unorthodox'u izledim yeni ve onu anımsattı tek görevlerinin çocuk doğurmak olması. Yahudilerin katledilen insan sayısında çocuk yapma amacı gibi.
YanıtlaSil