Seçme şansına sahip olmayan kişi, kişiliğini yitirmiş demektir...




Distopyalar, ütopyalar, bilimkurgular ve fantastik eserler bana göre değil, hiç değil. Yaratılmış bir dünyada geçen eserler beni mutlu etmiyor, bu yüzden de çok az okuyorum. Edebiyat dünyası için önemli eserleri okumamış olmayayım diye biraz.

1984, Hayvan Çiftliği ve Beni Asla Bırakma bu kategorinin dışında elbette. Okuduğumda büyülendiğim distopyalar her üçü de.

 Uzun zamandır alışveriş listeme ekleyip ekleyip siliyordum Otomatik Portakal'ı. Yazarı iyi anlayamamaktan korkuyordum biraz. En sonunda okudum, mutlu bir okuma oldu mu emin değilim ama aklımın çok karıştığı , üzerinde çok düşündüğüm, ben olsam ne yapardım dediğim muhakkak.

Ilk bölümde kahramanımız ile tanışıyoruz. Alex 15 yaşında tam bir 'serseri' gençtir. Kendisi gibi 3 arkadaşıyla oluşturduğu çete ile uyuşturucu kullanımı, şiddet, hırsızlık, gasp, tecavüz gibi suçlar işlemektedir. Son suçu cinayet olunca yakayı ele verir ve kendisini hapishanede bulur. 

İkinci bölümise Alex'in bu hapishane günlerine ait. Cezasını çekerken yaptıkları nedeniyle iyi bir insan olma yolunda gelişme göstermemesi sebebiyle, yeni denenmeye başlayan bir tekniği Alex üzerinde dene yetkililer,( kimyasal yollarla iyi bir insan olma, bir daha kötülük yapmama, kimseye zarar vermeme.)

Son bölümde de bu şekilde -zorla- iyi bir insan yapılan Alex'in hapishaneden çıktığı günleri anlatır yazar. 

İnsanın en büyük özelliği bilinçli olarak seçim yapabilmesidir. Doğruyu, iyiyi, güzeli seçebilmesi bazen zor olsa bile doğru yoldan ayrılması dünyayı daha yaşanılır kılar.

Bilinçli olarak sürekli kötüyü seçen bir kişinin, cezalandırılıp tabiri caizse aklı başına gelmesini bekler yasalar yoluyla devlet. Peki ya Alex gibi bir genç varsa karşınızda. Ne yaparsanız yapın düzelmiyorsa ? Aklımı karıştıran en büyük nokta işte bu oldu. Ben  yetkili biriysem şiddet, gasp , tecavüz gibi insanlara zarar veren bir kişinin ruhen/fikren iyileşmesini sağlayamıyorsam, cezasını çekip dışarı çıktığı anda daha fazlasını yapacağını görüyorsam ve elimde kimyasal bir yolla da olsa bu kişinin bir daha kimseye zarar vermemesini sağlayacaksam ne yaparım ? "O bir insan tercihlerini kendisi yapmalı" diye mi düşünürüm yoksa toplumun genel iyiliğini mi düşünürüm? Sanırım ben distopyanın dip tarafındayım kimyasal yolu seçebilirim. Bir kişinin özgür iradesini toplumsal refaha değişmem gibi geliyor, ama tabi böyle bir yetki çok kötü kullanıma da sebep olabilir, bu teknik insanın tüm seçimlerini elinden alıyorsa ve sadece tek bir şey yapabiliyorsa böyle bir dünyada yaşanabilir olmaktan çıkar. Dünya tüm renkleriyle, farklı seçimlerle güzel elbette. İşte aklımı karıştıran nokta da bu. Böyle bir teknik uygulansa ne olur?

Dili oldukça rahatsız edici, küfür argo şiddet o yüzden içiniz rahat okumak kolay değil elbette. Ama anlattığı karakterin daha farklı bir dil kullanması da beklenemez.

 Hala okumadıysanız, benim gibi geç kalanlardansanız okuyun elbette.

Sevgiler,

Sevim



29 Yorumlar

  1. Ben fantastiği çok seviyorum. Gerçeklikten çok daha etkileyici veya vurucu yanları olabiliyor. Sonuçta atıyorum bir doktoru ya da hakimi yazınca da aslında kurgu olmuş oluyor. Önemli olan neyin nasıl anlatıldığı bence.
    Kitabı okumadım, merak da ediyordum ama çok argo olması ya da bazı itici şeyler beni sinir eden bir şey. O yüzden tekrar düşüneceğim okuyup okumamayı. Tanıtım için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben gerçekçilikten hatta klasiklerden yanayım her zaman :) Burada argo çok ama bu kahraman argo konuşmadan olmaz sahici durmaz yani mecbur

      Sil
    2. Bana da klasikler sıkıcı geliyor, aylarca bitiremediğim oluyor. :)

      Sil
  2. Suçluların aramızda özgürce gezmesiyle onları acımasız deneylerle ıslah etmeye çalışmak müthiş bir ikilem. Hangisini seçersen seç distopya. Bir tarafta suçlularla yaşamak diğer tarafta insanı daha insancıl yollarla ıslah etmek yerine ilaçlarla kobay faresine çevirmek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. işte benim de çok kafam karıştı Abdullah, toplumun refahını düşünmek zorundayız aynı suçu işleyeceğini bile bile yeniden o kişiyi sokağa salmak kolay değil ama dediğin gibi herkesi her suçluyu kobay yapmak da çok zor.
      o yüzden zorladı beni bu kitap

      Sil
  3. Okumuştum kitabı.Dilini ve içeriğini sevmemistim, bahsettiğiniz nedenlerden dolayı.İnsanın elinden müziğin alınması kısmını etkileyici bulmuştum ama, hüzünlendirmişti.Öte yandan antikahraman kötülük yapma arzusundan vazgeçmeyip sadece yapamaz hale gelmişti.Merhamet yollarını kapatan bir haldi bu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. işte sorun kötülük yapamaz hale getirmeli mi getirmemeli mi ? Bırakılmalı yeniden kötülük yapsın diye

      Sil
  4. Ben de okudum bu kitabı. Defalarca başlayıp bırakmıştım. Dili karmaşık gelmişti. Ama kitabı okumaya devam ettikçe beni içine çektiğini fark etmiştim. Sevdiğim kitaplar arasında :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kolay okunan bir kitap değil çok haklısın

      Sil
  5. Yıllar önce cd'den filmini izlemiştim. Korkunç gelmişti bana, hızlandırarak izlemiştim sanırım.bazı yerleri...
    Sorduğun sorular güzel. Alex gibi birini asla dışarıya salmazdım ben olsaydım....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Iste disari cikma suresi geldiyse ve mecbur cikacaksa kimyasali veririm sanki )

      Sil
  6. Kesinlilkle cok rahatsiz hissediyor insan bunlar gercek olsa diye düşününce 14 15 yasinda bir genc tecavuz gasp uyusturucu her sey var ve hapis bile onda hic bir iyileşeme yapmıyor.
    Filmini izlemem ben de

    YanıtlaSil
  7. Merak ettiğim bir kitap aslında bikac sene önce almıştım ama daha çok merak eden birine hediye ettim tekrar almalıyım sanırım. Damızlık kızın öyküsü de güzeldi distopya ama severek okumuştum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O kadar çok okuyan var ki bir süre sonra biraz da eksik kalmamak için okudum ben de

      Sil
  8. Üzerine konuşulacak bir konusu varmış.
    Filmini izleyemem sanırım fakat kitabı okumak isterim. Teşekkürler Sevimciğim 😊🤚

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Filmi muhtemelen ben de izleyemem. Okumak bile yeterince sinir bozucuydu

      Sil
  9. kitabı da filmini de kötü buluyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla o kadar aşırı hayranı var ki ben de anlayamadım. Bu kadar kötülüğü bir çocuğa mal edip yazmak çok garip geldi bana da

      Sil
  10. Yazarı da distopyayı da severim ama nedense bu kitabı okumayı hiç istemedim. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yazarı okumaya başladım herhalde devamı gelir

      Sil
  11. Bilim kurgu, fantastik hikayeleri pek sevemedim ben de. Hatta filmlerde de tercih etmem. Dediğin gibi bir kaç istisna var. Otomatik Portakal benim de hep çekindiğim bir kitap oldu. Bazı yazarlar insanı korkutuyor. Bunca insanın anlayıp müthiş dediği şeyi anlayamayınca....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet ya işte aynen böyle herkes harika diyor ben beğenmedim deyince kendimi tuhaf hissediyorum :)

      Sil
    2. Anlıyorum seni. Ben de zaman zaman hem film hem kitap için yaşarımbu duyguyu. Sanırım benim anlayışım kıt der geçerim bazen:)))

      Sil
  12. Yanlış hatırlamıyorsam bu kitabın filmini ilk izlediğimde, lise yıllarındaydım. O güne kadar izlemediğim tarzda, çok tuhaf gelen bir film olmuştu:-)

    YanıtlaSil
  13. Distopyalar, ütopyalar, bilimkurgular ve fantastik eserler en sevdiğim türler. Özellikle Isaac Asimov'un Vakıf ve Robot serilerini ve Aldous Huxley'in Cesur Yeni Dünyası'nı çok severim :) 1984 ise bence herkesin mutlaka okuması gereken bir kitap. Otomatik Portakal hep aklımın bir köşesinde olan ama bir türlü okumadığım bir kitap. Hazır gözüme çarpmış, aklıma gelmişken okuyayım. Hatırlattığınız için teşekkürler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1984 distopyalarin efendisi...
      Otomatik Portkalin dili biraz zor sadece

      Sil
  14. Ben de birkaç yıl önce okumuştum bu kitabı ve sevmiştim. Okumadan önce tereddütlerim vardı. Sevmeyeceğimi düşünüyordum. Belki de beklentimi düşük tuttuğum içindir, severek okudum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. aklımın karışmasını üzerinde düşünmeyi sevdim ama bir çocuğun böyle olması sinir bozucu

      Sil