Cam Kent, Hayaletler, Kilitli Oda -New York Üçlemesi

Bloguma düzenli bakan arkadaşlar son zamanlarda ki tutkumun Paul Auster olduğunu anlamışlardır sanırım. Böylesine zeki kurgular beni kitapların içine hapsediyor. Hem Leviathan , hem de Şans Müziği kitaplarında bu esaretten uzun süre kurtulamadım. Ve şimdi de yazarın en bilinen eserini New York Üçlemesi ni okudum. Üç ayrı roman , artık piyasada ayrı ayrı satılıyorlar ama ben kütüphanden bu üçünün birleştirilmiş tek roman halini aldım. Üç yüz atmış sayfa civarında . Tek başlarına çok uzun romanlar değiller. Okuması kolay ama anlaması ne yazık ki fazlasıyla zor. 




Cam Kent; serinin ilk romanı, pek de  parlak olmayan  polisiye roman  yazar Quinn 'in telefonun çalmasıyla başlıyor. Yanlış bir arama bu. Arayan kişi dedektif Paul Auster'i arıyor. Quinn yanlış arama olduğunu söyleyip kapattığı anda pişman oluyor . Bir daha arama gelirse Paul olmaya karar veriyor. Çok beklemiyor bunun için beklenen arama geliyor ve Quinn , dedektif Paul olarak kendisini arayan Peter Stillman ile buluşuyor. Peter ve karısı, Peter'ın babasının ; Peter daha çocukken ona yaptığı işkenceleri ve bu yüzden tutuklandığını ama ceza süresinin bittiğini ve ertesi gün salıverileceğini anlatıyorlar. Dedektif Paul den baba Peter'ı takip etmesini ve kendilerine yaklaşmasını engellemesini istiyorlar. İşte roman asıl burada başlıyor. Yazar Quinn , dedektif Paul olarak hapisten çıkan baba Peter Stillmanı takibe alıyor ve hayatı akla hayale gelmeyecek şekilde değişiyor. 

Hayaletler ; ise ikinci kitap. içlerinde en kısa olanı yetmiş sayfa civarı. Dedektif Mavi , bürosunda otururken; Bay Beyaz gelip, Bay Siyah'ı izleme görevi veriyor. Ve Mavi , Siyahı izlemek üzere Turuncu sokakta, Siyah'ın tam karşısındaki daireye taşınıyor. Bu izleme de bir süre sonra rollerin değişmiş olacağı kuşkusuna kapılan Mavi cinnet geçirme noktasına geliyor.

Kilitli Oda ;  da sonu New York Üçlemesi'nin.  Anlatıcının adı yok bu sefer ama hiç görmediğimiz kendisi yok adı ve hayali hep var olan bir kahraman var Fanshawe... Hep iyi bir yazar olmak isteyen ama olamayan anlatıcımız bir gün bir mekup alır. Çok uzun yıllardır görmediği Fanshawe'i karısıdan. Kocası ortadan kaybolmuştur. Hayattaki en yakın ve tek gerçek dostum dediği anlatıcımız ile konuşmak istediği şeyler vardır. Dedektif Quinn bile izini bulamamıştır kocasının. 
Anlatıcımız çocukluk arkadaşının karısına gider ve kendisine vasiyet gibi birşey bırakıldığını öğrenir. Fanshawe ; ortadan kaybolana kadar hep yazmıştır. Bu yazdıklarını kendisine bir şey olursa en yakın arkadaşının okumasını ve eğer değerli bulursa yayınlatmasını istemektedir. Tüm yazıları alıp evine giden ve bunları sırayla yayınlatmaya başlayan anlatıcımız, adeta arkadaşının hayatının devamını yaşamaya başlar bu da onu sonsuz bir girdaba sürükler... Ortada olmayan, öldüğü düşünülen arkadaşının peşine düşer. 

Ne kadar anlaşılır anlattım bilmiyorum ama her üç kitapta da bir izleyen bir izlenen var . Ama bunlar ara sıra yer mi değiştiriyor izlemek insanı mı delirtiyor buna karar vermeyi sanırım okura bırakmış Auster. 

Yine bazı sözlük yazarları, bookstagramlar ve bloggerlar ip uçlarını takip edip çok farklı şeyler çıkartmışlar New York Üçlemesinden. Ama sanırım ben de o kapasite yok :) Ben üç farklı dedektiflik hikayesinin isimler ile birbirine gönderme yapmasını , kaçmayı kovalamacayı, takipleri , takip edenin aslında kendisinin takip edildiğini  acaba ne olacak hissini sevdim. 

Belki vardır ama satır arası çıkarımları yapamadım. Arka kapakta 'kafkaesk' demiş editör. Yani tehdit edici korkutucu, gerçeklikten kopma anlamları taşıyor bu sıfat. Bu editörün yorumu mu, yoksa dünyaca kabul edilen bir yorum mu bilemiyorum. Ama tüm dedektiflik romanlarında olduğu gibi zaman zaman korkmanız doğal bu üç hikayede de. 

Modern klasikleri sevenlerin Paul Auster'i merak edenlerin okuması gereken bir kitap bence New York Üçlemesi..

Not: Okuyup ip uçları şunlardı sen görmemiş olabilir misin diyen arkadaşım varsa yorumunu bekliyorum. 

Sevgiler
Sevim




19 Yorumlar

  1. Ben de üçü bir arada olan kitabı okumuştum yıllar önce, açıkçası detaylar bulanık biraz ama sanki hepsi eninde sonunda Paul Auster'in kendisine çıkıyordu öyle bir şey kalmış aklımda:) Elinize sağlık sevgiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kendi ile ilgili detayları çok kullanan bir yazar diyor yorumcular

      Sil
  2. Sadik bir Paul Auster okuyucusunun çok guzel çıkarımları. Çok teşekkürler

    YanıtlaSil
  3. Seri kitapları okumayı seviyorum 😊 listeme aldım kalemine sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuyunca yorumunu bekliyorum

      Sil
    2. Bu arada blogumdaki çekilişime beklerim 😊

      Sil
    3. Aa hemen geleyim görmedim herhalde

      Sil
  4. Paul Auster sayende sıklıkla okuyacağımz yazar olacak bu sene. Açıkçası yorumladığın kitapları daha çok ilgimi çekti. Çok karmaşayı çözecek ruh halinde değilim,bunu öteleyeceğim kış günlerine..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle önce şans müziği oku derim ben Mehmet

      Sil
  5. auster seviyom bunu da duydum ama okumadım belki okurum ama zor belli aman boşver o zamaan :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eh diğer iki romana göre biraz daha zor

      Sil
  6. Paul Auster'in iyi bir yazar olduğunu, birikimine ve beğenisine güvendiğim bir çok kişiden duymuştum. Bahsettiğiniz bu kitapları henüz okumadım. Paylaşımınız için teşekkür ederim

    YanıtlaSil
  7. Kafamın boş olduğu bir zaman okunabilir ama şu sıra hiç havamda değilim. Ama bu yazar listyemde canım :)

    YanıtlaSil
  8. Paul Auster'ı hiç okumadım ama çok merak ediyorum. Takip ettiğim bloglarda sık sık karşıma çıkıyor. Dediğin gibi anlaşılması zor bir kitapsa yazarı okumaya bu kitaplardan başlamayayım :-)

    Bana Kış Günlüğü, Görünmeyen ve Yanılsamalar Kitabı önerilmişti. Onlardan biriyle başlarım. Okumadıysan sen de bu kitaplarına öncelik verebilirsin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok farklı bir yazar çok basit konuları çok farklı şekilde anlatıyor

      Sil