Baskılar ve Sürgün


Yıllar önce ilk aldığım Zweig romanıydı Satranç...Ancak çevirisi yüzünden okuyamamış, yarım bırakmıştım. Bu hafta farklı bir yayın evinden yine aldım. Çevirisi bu defa çok daha güzeldi. Büyük bir keyifle okudum.

Yorumlara -bloglar ve özellikle bookstagram  -  baktığımda büyük çoğunluğun en beğendiğim Zweig romanı dediği Satranç benim açımdan öyle olmadı ne yazık ki... Evet çok güzel psikolojik çözümlemeler içeriyor ve neredeyse otobiyogrofik bir roman ama benim daha çok sevdiğim eserleri var bu büyük ustanın. Ama bu ustayı okumak benim için her zaman çok büyük keyif...




Satranç bir gemide geçiyor. Anlatıcımız Arjantin yolculuğuna çıkacağı bu gemide, kendini beğenmiş bir satranç şampiyonu olduğunu öğreniyor ve bir şekilde başka bir yolcuyu bu şampiyonla maç yapmaya ikna ediyor. Maç sırasında yanlarına gelen Dr B ise  maça karışarak şampiyonla berabere kalmayı başarıyor.
  • Anlatıcı bu sefer de Dr B yi merak edip onunla tanışıyor. Bu adamın soylu bir Avusturya ailesinin oğlu olup Naziler tarafından tutuklandığını ve bu süreçte - oyundan çok sanat olan Satrançı - tamamen kendi kendine geliştirdiğini öğreniyor. Zihninde her gün 4-5 maç yapan, hem siyah hem beyaz olan Dr B bir süre sonra kendini kaybediyor. 

Ertesi günü büyük şampiyon Czentovic ve Dr B arasındaki maçı tüm gemi heyecanla bekliyor...

Satranç yazarın intiharından hemen önce tamamladığı romanı olması sebebiyle edebiyat çevreleri bu veda mektubu olarak nitelendirmiştir, Nazilerin yaptıkları ve Avrupa kültürüne olan etkilerini kişilerin psikolojisine yansıması ve hiçlik duygusunun yakıcılığını muhteşem anlatmış. 

Hiçlik... Bir düşünün her şeyin ve her günün aynı olduğunu, yapayalnız olduğunuzu .... Ve tabi bunun ne kadar süreceğini de bilmediğinizi... İşte bu duyguyu okurken bile tüyleriniz diken diken olacak...


Okuyunuz...
Sevgiler 
Sevim....

0 Yorumlar