Sırların Dayanılmaz Ağırlığı 


Yine Zweig ve yine hem psikolojide hem edebiyatta eşsiz bir yolculuk...Bir yazarın insan duygularını,  bilinçaltını bu kadar net anlatması ve her okuduğum kitabında kendimi sorgulamamı sağlaması beni çok etkiliyor. Çok sancılı yıllarda yaşamış bu büyük usta , 1. Dünya Savaşını, Nazilerin baskısını yaşamış, doğduğu kentten çok uzağa Brezilya ' ya yerleşmiş ama belki bu uzaklık ya da tüm yaşadıklarını onun hayattan vazgeçmesine sebep olmuş ve 61 yaşında karısıyla birlikte intihar etmiş. Denemeler, romanlar, öyküler pek çok eser bırakmış geride...



Korku; neredeyse her satırında oturup düşündüğüm, 'acaba' , 'kesinlikle doğru' , 'evet tam olarak bu' diyerek okuduğum bir roman oldu yine... Bu kadar kısa sayfada , bu kadar nefes nefese; bu kadar büyük bir dünya gözler önüne serebilmek...

Irene Wagner 30 lu yaşlarda, şehrin saygın avukatlarından biriyle evli, 2 çocuk annesi bir kadındır. 8 yıllık evliliği boyunca hep rahat etmiş, hiç birşey için çaba harcamamış, çocuklarına mürebbiyeler bakarken arkadaş toplantılarına katılarak boş bir hayat yaşamıştır. Bu boşluk, bu amaçsızlık bir toplantıda tanıdığı genç bir piyanistle aşk yaşamasına sebep olmuştur.

Kocasını aldatmak onu bir yandan huzursuz etse de bir yandan da sadece güzel bulunmanın tadını yaşamaktadır.

Ancak bir anda bir kadın tarafından şantaja maruz kalır İrene... Kocasını aldattığını başka biri bilmektedir artık ve bunu kocasının öğrenmesi de an meselesidir. 


Irene huzursuzlukla hayatını sorguladığında ise çok farklı gerçekler yüzüne çarpar. Kocasının aldatmayı öğreneceği korkusuna esir olur.   Bu öyle bir korkudur ki, tüm cezalardan daha ağır gelmektedir...

Daha çok anlatmak istemiyorum en iyisi altını çizdiklerimi, üzerinde düşündüklerimi paylaşayım...

Sevim

Fırtına veya bunaltıcı sıcak kadar, havanın durgunluğu da insanı rahatsız edebilir, aynı şekilde ılımlı bir mululuk da talihsizlik kadar kışkırtıcı olabilir.

*Bugün suçsuz biri hüküm giydi. Bir adam üç yıl önce yaptığı bir hırsızlıktan cezalandırıldı. Bu haksızlık. Çünkü üstünden üç yıl geçtikten sonra o artık aynı insan değildir. Suç onun suçu değildir. Başka bir insan cezalandırılmıştır. Üstelik iki misli, çünkü bu üç yıl boyunca zaten sürekli suçun ortaya çıkartılacağı tedirginliğiyle kendi korkularının zindanında yaşadı.

*Korku cezadan çok daha beterdir. Çünkü ceza bellidir, ağır da olsa hafif de, hiçbir zaman belirsizliğin dehşeti kadar, o sonsuz gerilimin ürkünçlüğü kadar kötü değildir.

*İçte tutulan gözyaşları akıtılanlardan daha acıtıcıdır.

*Belki de insan en büyük utancı kendine en yakın hissettiklerine karşı duyar.






0 Yorumlar