Ah Minel Aşk - Eylül



Tam 117 yıl önce yazılmış bir roman Eylül, Mehmet Rauf  Eylül ü yazarken sadece 25 yaşındaymış...Türkiye' de yayınlanan psikolojik roman türünün ilk örneği, olaylardan çok kişilerin duyguları, iç sesleri hakim romana...

Süreyya , karısı Suat ve akrabası Necip arasında yaşananalar bu üçlünün aşka, hayata bakışları daha doğrusu  bu hislerin bu kadar yalın bir dille 1900 de kaleme alınmış olması beni çok şaşırttı...




Suat, Süreyya , Süreyya'nın anne babası , kız kardeşi ve onun kocası hep birlikte bir bağ evinde yaşamaktadır, Süreyya bu durumdan çok mutsuzdur. Onun tek hayali boğaz kıyılarında yada adalarda bir yalı ve tekne sahibi olmaktadır. Akrabaları Necip' te bu konuda ona destek olmaktadır, ancak yeterli paraları yoktur. Suat sırf kocasını mutlu edebilmek için babasından para ister ve yalının tutulmasını sağlar... Karı koca hemen taşınırlar, Necip artık onları görmeye daha sık gelmektedir.


Necip müzmin bekar, biraz kendini beğenmiş, kadınları sadece bedenleri için beğenen, sevgiye aşka inanmayan daha da doğrusu bir kadının dürüstçe, sadece o olduğu için kendisini seveceğine inanmayan, evli kadınların tamamının kocalarını aldatacağına inanan  bir tiptir. Bu yüzden dilinden sürekli evlilik istemiyorum sözü düşmemektedir.



Ancak yalıya gidip geldikçe ; Suat' ın vakur, sessiz tavrı, kocasına sevgiyle bakan gözleri onu etkiler  ve Suat gibi bir kadın bulursa evleneceğini söylemeye başlar...
Bir gün yanlış bir anlama sonucunda Suat' ın Süreyya' yı aldattığını düşünüp onu kıskanmaya başladığını görünce 'Suat gibi birini değil, aslında Suat' ı ' istediğini anlar... Bunu Suat' a da itiraf edince ikisi de korkarlar bu aşktan ve daha az görüşme kararı alırlar.
Yaz bitip, Eylül ayında boğaz günleri sona erince ailenin yaşadığı köşke geri dönerler, hem Necip hem Suat artık çok mutsuzdur....Biri toplum kuralları ve namus için kocasından, diğeri dostundan vazgeçememiş, aşktan geçmiştir....

Türk edebiyatının klasikleri arasında yer alan Eylül  kısa bir süre önce bir gazete  de okunması gereken 100 roman arasında 29. Sırada yer alıyor.. 117 yıl önceki İstanbul kıyıları, sandal gezileri, korular ormanlar, eldivenli,  şemsiyeli hanımlar, fesli beyler çok güzel anlatılmış.

Aşkı çağırıştıran yaz başı başlayan roman aşkın bitişi hüznü simgeleyen sonbaharda Eylül' de bitiyor ve Eylül romana adını veriyor.

İç çatışmalar, olaylardan daha baskın bir şekilde kaleme alındığı için kolay okunmuyor, hızlı ilerlemiyor roman, cümleler üzerinde durup düşünüyorsunuz okurken, 1900 de aşk böyleyken, zamanla şehir gibi duygular da onların ifade edilişi de bu kadar mı değişti diye.....


Ben sevdim okurken , edebiyat severlere tavsiye ederim...
Sevgiler
Sevim...

0 Yorumlar