Aşk Nelere Kâdir ?


Aslında bu hafta için Yaşar Kemal okumak yoktu aklımda. Başka bir romana başlamıştım. Hem tarih hem de güzel bir macera romanıydı. Ama o kadar kötü o kadar kötü bir çeviri vardı ki kendimi çok zorlamama rağmen 100. Sayfada moral bozukluğuyla bırakmak zorunda kaldım.

Moralimi düzeltecek tek şey geldi aklıma bu en sevdiğim roman... Tekrar okumanın tekrar sorgulamanın beni mutlu edeceğini bildiğim için bir kez daha aldım elime Ağrı Dağı Efsanesi ni...



Dağın çevresinin tasviri ile başlıyor roman, bakır rengi toprakla, üstündeki çiçeklerle,yamaçtaki laciverdi göl ile .. Ve gölün çevresinde fırdolayı ( çepeçevre ) oturup kaval çalan çobanlar ile...

Ahmet'te dededen babadan geçme yeteneği ile evinde kaval çalıyordu o sırada, Ağrıdağı türküsünü, dağın öfkesini çalıyordu Ahmet... Kapısında bir at vardı, işlemeli eğeri ile çok güzel bir at, kimindir bilemedikleri... Sofi dayının verdiği akılla 3 kere yamaçtan aşağı bıraktı Ahmet atı , ama her seferinde at kendinden önce kapıya geri gelmişti, Ahmet'te Sofi dayıda kabul etmişlerdi ki bu at ona Haktan armağandır. Altı ay sonra Mahmut Hanın adamları atı geri almak üzere Ahmet'in kapısına dayandılar. Ama gelenekti kendi gelen at verilmezdi, vermedi Ahmet.. Mahmut Han öfkeden deliye dönüp,  adamlarıyla birlikte dağa yürüdü ama tüm köyler boştu, tek bir canlı kalmamıştı ortada.
Hanın bir de kızı vardı Gülbahar...Yirmi ikisinde, at binen sarayda oturmayan, herkesin yardımına koşan bir kız, zindandaki Sofi' ye her gün yemek taşıyan, onunla konuşan bir kız

Günler sonra paşanın tuzağına düşüp, saraya onunla konuşmaya gelen Ahmet'i te zindana atılmıştı,  babası yasaklamasına rağmen her gün gidiyordu Gülbahar Ahmet'in kaval çalışını dinlemek için zindana.

Mutlu,mutsuz, ağlamalı, gülmeli günlerden sonra yalvardı Gülbahar, zindanı başı Memo' ya ve açtırdı kapıları. Sabaha kadar elele oturdu, Ahmet ile Gülbahar. Memo karşılıksız aşkından yapmıştı bunu, Gülbahar' da anlamıştı ama o da Ahmet' e aşıktı ve her gün onu görmeye devam edecekti.





Gülbahar'ın yalvarmalarına dayanamayan kervanı başı ve demirci geri getirir atı Hanın sarayına idam edilmelerine bir gün kala, sevinçten deliye dönen Gülbahar ve Ahmet geceyi birlikte geçirdiler. Ama Mahmut Han kararlıydı; vurduracaktır başlarını.
Yıkıldı Gülbahar, yalvardı yine Memo' ya serbest bırak onları 'ne istersen veririm ' diye.. Yerine getirdi bu isteği Memo, ertesi günü de burçlardan aşağı bırakıverdi kendini.

Ahmet kaçmıştı,  olanları öğrenen Mahmut Han bu sefer de Gülbahar'ı atmıştı zindana...
Ama tüm Ağrı dağı halkı saraya yürüdü başlarında Ahmet ile. Gülbahar' ı alıp çıktılar saraydan. İsteyecekler handan Gülbahar'ı
Ama bir sorun vardı Ahmet Gülbahar'a soğuk küskün davranmakta, geceleri aralarına kılıç koyarak yatmaktaydı

Mahmut Han' da boş durmayıp, kızını geri almak için planlar yapmaktaydı. Ahmet Ağrı dağının tepesine çıksın ateş yaksın bunu yaparsa düğünlerini ben yapacağım diye haber yollamıştı Bilir di ki bugüne kadar o doruğa çıkıp geri dönen olmamıştır. Ahmet dağa çıkınca; dağlardan ovalardan sayısı belirsiz insan doldurmuştu sarayı hepsi gözünü dağa dikmişti, üç gün içinde ateş yanmaz ise sarayı yıkacaklarını biliyordu Mahmut Han. Bu halkın birliği gözünü korkutmuştu Hanın ' Geri getirin Ahmet'i , bağışladım ' dedi.
Ama O anda dorukta ateş gözüktü...
Ya sonra.....

İlk okuduğumda da nefes nefes okumuş, büyülemiştim, aşkı, töreleri, insanlığı bu denli iyi anlatan bir destan başka bir ülkede yazılmış mıdır bilmiyorum ama bizim ülkemizde yok onu biliyorum.
Abidin Dino' nun çizimleriyle süslenen bu romanı mutlaka mutlaka mutlaka okuyun
Sevgiler
Sevim

2 Yorumlar