Abra Kadabra - Jodi Picolut

Aşk bana sorarsanız tutkuların en tehlikelisidir. Bizleri aslında olmadığımız insanlara çevirir.

Benim için bir yazarı sevmek demek onun tüm kitaplarını okuma isteği ile yanmak demek. Bir kaç tane böyle yazarım var Dostoyevski, Necib Mahfuz, Yaşar Kemal, Paul Auster gibi . Son bir yıldır da bunların yanına muhteşem bir kadın eklendi Jodi Picoult. Abra Kadabra okuduğum 7. kitabı oldu sanırım. Kitapları daha önce zor bulunuyordu. April Yayınları sağolsun yeni kapaklar, yeni edisyon ile bizle buluşturuyor bu şahaneleri.

Yine yazarın kendi tarzında bir roman Abra Kadabra. Başroldeki herkesin eşit konuşma hakkı var, kendini bize anlatma, olayın onun açısında da durumunu gösterme.

Arama kurtarma görevlisi 30 lu yaşlardaki Delia, Kuzey Amerika'da babası Andrew ,avukat nişanlısı Eric ve kızı ile birlikte yaşamaktadır. Hayatlarında bir de gazeteci Fitz vardır. Eric ve Delia'nın çocukluk arkadaşıdır üçlü birlikte büyümüştür.

Annesi o henüz 4 yaşındayken geçirdiği bir trafik kazasında ölmüştür buna rağmen onu büyüten babası ile cok mutludur Delia. Ancak bir sabah kapı çalınır; polisler babasını götürür Bethany'i kaçırmak suçundan. Bethany kim midir ? Delia... Aslında Delia diye biri hiç doğmamıştır. Babası bundan 28 yıl önce Bethany'i annesinden kaçırmış ve ona Delia adını vermiştir.

Delia'nın hayatı bir anda alt üst olur. Babası Amerika'nın güneyinde Arizona'da bu suçu işlediği için orada hapse girer ve Eric'in yapacağı savunmayı beklemeye başlarlar.

Sorumluluklar, saplantılar, bağımlılıklar ve anne baba olma üzerine keyifli bir roman.

Arizona'da ki Kızılderili karavan komşusu ve babasının hücre arkadaşları ile yaşadıkları romanın ana akışından koparsa da ben Picoult'u seviyorum.

Okumaya değer

Sevgiler