Çok zor oluyor insanın her şeyi içine atması...


Stefan Zweig' i yeni okumaya başladım biliyorsunuz, madem tanıdım ve madem çok sevdim devam etmek istedim. İsmi nedeniyle seçtim Amok Koşucusu' nu ... Amok bir hastalık Malezya yerlilerinde görülen , bir delilik, bir sarhoşuluk hali. İnsanın kudurması, ölümcül ve anlamsız bir saplantının krize dönüşmesi hali. Yani gerçek bir hastalık bu. Zweig' in de intihar ettiğini düşününce de okumak istedim bu incecik hikayeyi...

60 sayfalık bir öykü bu, ama o kadar derin psikolojik çözümlemeler var ki, çok hızlı okunmak istemedim. Bir insanın iç dünyasına yolculuk yapmak, sancılarını hissetmek o zihin bulanıklığında dolanmak keyifli oldu.



Öykü bir gemide başlıyor. Yolculardan biri gece yarısı başka bir yolcu ile karşılaşıyor ve karşılaştığı yolcu ona hikayesini anlatıyor. İşte Amok koşucusu aslında bu hikaye. İşlediği bir suçtan dolayı görevden uzaklaştırılan bir doktor. Doğu Hint  Adaları' nda görev yaparken , o yalnızlığın, bunalmışlığın ortasındayken; beyaz bir kadın kendisinden yardım ister. Ama kadının öyle kendinden emin, öyle buyurgan bir tavrı vardır ki ; doktor yardımı reddeder. Ve o an daha pişman olur. Kadının peşinden koşar Amok gibi...

Son derece durağan olması gereken öyküyü nefes nefese okutan da sanırım bu koşu. Doktor yardım edecek mi , kadına ne olacak, bu gemide ne iş var gibi sorular hiç tükenmeden okudum 60 sayfayı...

Zweig' i tanımak ve anlamak için okunması gereken bir öykü bence
Sevgiler
Sevim....




1 Yorumlar

  1. Amok Koşucusu ve diğerleri tüm Stefan Zweig kitaplarının hepsi efsane niteliğinde

    YanıtlaSil